1980’lerde kara roman türünü postmodern tarzla ele alıp dirilterek ün kazanan ve kendi kuşağının en önemli yazarlarından biri kabul edilen Paul Auster hayatını kaybetti.
Aralarında çok beğenilen New York Üçlemesi’nin (New York Trilogy) de bulunduğu 34 kitabın yazarı, üretken romancı ve senarist Auster, 77 yaşındaydı.
Auster’ın arkadaşı ve yazar dostu Jacki Lyden, Guardian’a yaptığı açıklamada, yazarın salı günü Brooklyn’deki evinde akciğer kanserinden kaynaklanan komplikasyonlar nedeniyle yaşamını yitirdiğini doğruladı.
Romancı Joyce Carol Oates’un 2010’da yazdığı gibi Auster, “anlatıcıların nadiren güvenilmez olduğu ve olay örgüsünün temelinin sürekli değiştiği, son derece stilize, tuhaf bir şekilde bilmecemsi postmodernist kurgusuyla” tanınıyordu.
Auster kısık gözleri, hüzünlü havası ve Hollywood filmlerinin başrol oyuncularına benzer karizmatik duruşuyla haberlerde sık sık “edebi bir süperstar” diye tanımlanıyordu.
Britanya’nın Times Literary Supplement gazetesi Auster’i “Amerika’nın en olağanüstü yaratıcı yazarlarından biri” olarak nitelendirmişti.
“Paris’te bir rock yıldızı”
Independent Türkçe’nin aktardığı habere göre, New Jersey doğumlu olmasına rağmen New York, yazarın eserlerinin çoğunda adeta bir karakter gibi öne çıktı. Yazar ve şair Meghan O’Rourke, “Paul Auster 1980’li ve 90’lı yıllarda, çok az ünlü yazarın yaşadığı bir dönemde Brooklyn’in en önemli romancısıydı” diye yazarak ekledi: “Kitapları ailemin tüm arkadaşlarının raflarındaydı. Gençken ben ve arkadaşlarım, hem tuhaf hem de kendimize yakın bulduğumuz için Auster’ın eserlerini hevesle okurduk.”
New York dergisi 2007’de, “Dünyanın neresinde olursa olsun, bir Auster okumasına yaklaştığınızda duyduğunuz ilk şey Fransızcadır” diyordu: “Buralarda sadece çok satan bir yazar olan Auster, Paris’te bir rock yıldızı.”
Auster’ın 2017 tarihli romanı 4321, Britanya’nın prestijli edebiyat ödülü Man Booker için kısa listeye kalmıştı.
Yazarlık hayatı 8 yaşında başladı
1947’de New Jersey’nin Newark kentinde dünyaya gelen Auster’a göre yazarlık hayatı, 8 yaşındayken beyzbol kahramanı Willie Mays’ten imza almayı kaçırmasıyla başladı çünkü ne kendisi ne de ailesi maça kalem götürmemişti. O günden sonra her yere kalem götürdü.
1995’te kaleme aldığı bir makalede şöyle yazmıştı: “Cebinizde bir kalem varsa, bir gün onu kullanmaya başlama isteği duyma ihtimaliniz yüksektir.”
Auster, 14 yaşında bir yaz kampında yürüyüş yaparken, kendisinden sadece birkaç metre ötede bir çocuğun yıldırım çarpması nedeniyle hayatını kaybetmesine tanık olmuştu. Auster, bu olayın hayatını “kesinlikle değiştirdiğini” ve bu anı “her gün” düşündüğünü söylüyordu.
Eleştirmen Laura Miller 2017’deki bir yazısında, bu anın Auster üzerindeki etkisine dikkat çekerek “Şans anlaşılır bir şekilde, onun kurgusunda yinelenen bir tema haline geldi” diye yazmıştı.
İlk senaryosuyla ödül aldı
Ayrıca, 1995’te En İyi İlk Senaryo dalında Independent Spirit ödülünü kazandığı Wayne Wang yönetmenliğindeki drama Duman’un (Smoke) senaryosunu yazarak sinemaya da adım attı.
1981’de Auster, meslektaşı Siri Hustvedt’le tanıştı. Ertesi yıl evlenen çiftin 1987’de Sophie adında bir kızı oldu. Nisan 2022’de Auster ve ilk eşi Davis’in oğlu Daniel, aşırı dozda uyuşturucudan öldü.
Mart 2023’te Hustvedt, aralıkta teşhis konulan Auster’ın kanser tedavisi gördüğünü açıkladı.
“Sanat yapmak olimpiyatlarda yarışmak gibi bir şey değil”
Uzun ve üretken kariyerine rağmen Auster, çıkış eseri New York Üçlemesi’yle özdeşleştirilmesinden duyduğu rahatsızlığı zaman zaman dile getirdi.
“İlk kez kamuoyunun gözüne girdiğiniz eseri en iyi eser olarak görme eğilimi gazetecilerde var” diyen Auster, eklemişti: “Lou Reed’i ele alalım. Walk on the Wild Side’a dayanamıyor. Bu şarkı o kadar ünlü ki hayatı boyunca onu takip etti. Yine de ‘en iyi’ ya da ‘en kötü’ terimleriyle düşünmüyorum. Sonuçta sanat yapmak Olimpiyatlarda yarışmak gibi bir şey değil.”